Bundan
yıllar önce üniversitedeyken, ekoloji hocamız bir ödev vermişti. O zamanlar küresel ısınma bu kadar meşhur
değildi ve internette Google diye bir sitenin varlığını yeni yeni öğreniyorduk.
Ödev konusu küresel ısınmayı yazılı ve görsel basından derleyip
bir sunum
yapacaktık. Hocanın verdiği ödev karşısında önce çok şaşırmıştım. Çünkü küresel
ısınmanın ne olduğunu ve bu konuyu nasıl araştırmam gerektiğini bilmiyordum. Üstelik
bu konunun ekolojiyle ne ilgisi olduğunu da tam anlayamamıştım. Daha sonra netten
yaptığım araştırmada aslında tam da ekolojik bir sorun olduğunu elbette
anladım.Küresel ısınma nedir? Yıllar boyunca görsel medya bu konuya oldukça ilgi gösterdi. Bu sayede küresel ısınmanın bir tanımını artık herkes biliyor. Ancak küresel ısınmanın hayatımızdaki gerçek anlamını pek çoğumuz es geçiyoruz: Küresel ısınma bir ekolojik felakettir.
Deprem gibi sel gibi büyük bir felakettir. Bu felaketin
diğerlerinden tek farkı diğerlerinin sebebi doğal ekolojik olaylar iken küresel
ısınma tamamen insan eliyle oluşturulur. İnsanın para ve lüks hırsı yüzünden ortaya
çıkmıştır. Doğaya insan eliyle yapılan gereksiz, saçma ve açgözlü müdahaleler
sonucunda doğanın verdiği bir reaksiyondur. Burada şunu anlamamız gerekiyor. Doğa
henüz tepki vermedi. Hepimizin korktuğu şey işte bu… oluşan süreci bir tür
kimyasal tepkime gibi algılamamız gerekir. Ancak doğa kimyasal bir yapı değil
biyolojik bir yapıdır ve doğa şu an düşünüyor. Vereceği tepkiyi hesaplıyor. Korkulan
şu ki canımızı çok yakacak bir tepki gelmesi kuvvetle muhtemeldir. Onu azaltabilmemiz
önemli. Buna da geleceğim. Ancak önce küresel ısınmanın sebeplerinden bahsetmek
istiyorum.
SEBEPLER:
Küresel
ısınmanın doğal ve yapay sebepleri diye ayrılsa da ben bu ayrıma girmeden önce en önemli sebebinden bahsetmek istiyorum. Küresel
ısınmanın en önemli sebebi sera gazları ve fosil yakıtlardır. Fosil yakıtlar bildiğimiz üzere hepimizin başının belası
dünyadaki en büyük tehdit petroldür. Daha az tehlikelisi olan doğal gazda fosil
yakıtlara girer. Fosil yakıtlar aslında çıkarılması zor enerji kaynaklarıdır ve
yenilenebilir değildir.
Bir
diğer etki ise sera gazlarıdır. Sera gazları küresel ısınma için temel sebep
kabul edilir. Bu gazlar ısıyı bünyelerinde tutarak tekrar atmosfere geri
vermezler böylece aynı bir sera gibi ortamı ısıtırlar. Bunların en bilineni
karbondioksit ve metan gazlarıdır.Sera gazları büyük çoğunlukla insan
faaliyetleri sonucunda oluşur. Doğal olarak oluşan bir sera gazını doğa kendi
içinde kurduğu emniyet sübabında öğütür. Ancak üretilen miktar çok ise doğa
bununla başa çıkamaz. Doğal koşullara dönüldüğünde sera gazı da ortadan kalkar.
Örneğin metan gazını ele alalım. Bu gaz bildiğimiz çöplerin doğada çürümesiyle
ortaya çıkar. Ancak çok miktarda ve kontrolsüz bir şekilde ortaya çıkan metan
hem patlayıcı hem de sera gazı etkisine sahiptir. Bir de kloroflorokarbonlar
var:
Kloroflorokarbonlar(CFCs):
CFC'ler klorin, flüorin, karbon ve çoğunlukla da hidrojenin karışımından oluşur. Bu gazların çoğunluğu 1950'lerin ürünü olup günümüzde buzdolaplarında, klimalarda, spreylerde, yangın söndürücülerde ve plastik üretiminde kullanılmaktadır. Bilim adamları bu gazların ozonu yok ederek önemli iklim ve hava değişikliklerine neden olduklarını kanıtlamışlardır. Bu gazlar; DDT, Dioksin, Cıva, Kurşun, Vinilklorid, PCB'ler, Kükürtdioksit, Sodyumnitrat ve Polimerler'dir.
CFC'ler klorin, flüorin, karbon ve çoğunlukla da hidrojenin karışımından oluşur. Bu gazların çoğunluğu 1950'lerin ürünü olup günümüzde buzdolaplarında, klimalarda, spreylerde, yangın söndürücülerde ve plastik üretiminde kullanılmaktadır. Bilim adamları bu gazların ozonu yok ederek önemli iklim ve hava değişikliklerine neden olduklarını kanıtlamışlardır. Bu gazlar; DDT, Dioksin, Cıva, Kurşun, Vinilklorid, PCB'ler, Kükürtdioksit, Sodyumnitrat ve Polimerler'dir.
Olası etkilerine gelecek olursak; Dünya üzerinde yaşayan
türlerin büyük kısmının sıcaklık değişimiyle yok olabileceğini biliyor
muydunuz? Doğal su kaynaklarını besleyen damarların kurumasıyla veya yok
olmasıyla yaşanacak su kıtlığından haberiniz var mıydı? Peki besin zincirini
etkileyecek bir etkisi ve bu sebeple yaşanacak açlık ve kıtlıktan. Evet bu
senaryoların hiç biri felaket sonrası kitabı konusu değil. Hiç biri hayal ürünü
değil. Olması pek muhtemel sonuçlar.
Peki çaresiz miyiz? Efendim her
şeyde olduğu gibi çare bilinçli ve örgütlü toplumdur. Bir kamuoyu
oluşturulmasıyla yöneten hükümetlere önlem alınması konusunda baskı yapılabilir
ve sonuç alınabilir. Bunun dışında halihazırda ülkeler arası bir antlaşma bir
protokol mevcut. Bu protokola imza atan ülkeler ürettiği emisyonları zararsız
bir değere çekmeyi taahhüt ediyorlar. Ülkemizde
bu protokole imza atan ülkelerden.
Bütün bunlarla beraber doğayı ve
insan sağlığını koruması için üniversitelerde yetiştirilen ve bu konuda yeterli
ve yetkin insanlara hak ettikleri değerin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu
bölümlerden yetişen insanlar mezun olduklarında eğitimini almadıkları işlerde
çalışıyorlar ve asıl çalışmaları gereken kadrolar bilgisiz insanlara teslim
ediliyor. Maalesef bu alışkanlığımızdan vazgeçemedik henüz. Bilgiye nasıl
ulaşacağını bilen ve onunla problem çözme yetkinliğinde olan insanlara
ihtiyacımız var.
Bu yazıyı yarınlarımızın gerçek
sahibi ve her şeyimiz; çocuklarımız için yazdım. Bir tehlike var ve bununla
başa çıkılması lazım. Elbette bununla başa çıkması gerekende bizleriz. İnsanın hırsının
yerini insan sağduyusunun alacağına inanıyorum…
Ali
Oğuzhan Vural
Yorumlar
Yorum Gönder